Partiler, genel kampanyanın giderlerini karşılamakla yetinmez, il ve ilçelere gönderdiği kaynak ile adayların yükünü paylaşmaya çalışır. Adaylar, afiş bastırır, araç kiralar, o araçları seçimde kullanacak hale getirir, köy köy dolaşmak için bu araçların depolarını doldurur, ilçelerde seçim bürosu kiralar ve her an açık kalması için çaba gösterir, bu bürolara gelen insanların ihtiyaçlarını karşılar. Geçen hafta bir aday adayı, ortalama bir şehirde seçim kampanyasının ne kadara mal olacağını hesapladı. En az 250 bin TL. Bu rakam bazı bölgelerde 500 bin TL’ye kadar çıkabilir.
Türkiye son seçimini 7 Haziran 2015 günü yapmıştı. Milletvekili adayları, partiler ve devlet ciddi harcamalar yaptı. Aradan 5 ay geçtikten sonra 1 Kasım’da yeni bir seçim daha yapılacak ve büyük ihtimalle 7 Haziran’da o harcamaları yapan adaylar bir kez daha aynı masrafın altına girecekler. 1 Kasım seçimi, 7 Haziran seçiminden daha olumsuz bir tabloda gerçekleşiyor, çünkü bu kez partilere seçim yardımı yapılamayacak ve bütün masraflar partilerin ve adayların kasasından gidecek.
7 Haziran'da milletvekili seçilen bütün adaylar seçim maliyetlerinden yakınıyor.
İşte bugün medyaya yansıyan bazı milletvekili tepkileri:
- “Ben geçen sefer aileden aldığım destekle bu süreci yürüttüm. Şimdi ne yapacağım?”
- “Üç ay dişimizi sıktık, oradan buradan aldığımız destekle yürüttük. Ama şimdi ne illerde kaynak var ne de bizde...”
- “Keşke bir karar alınsa; afişler, bayraklar yasaklansa. Siyasi liderler propaganda ve seçimkampanyalarını medya üzerinden yapsa. Hem gürültü ve görüntü kirliliği olmaz, hem de herkes nefes almış olur.”
- “Daha 7 Haziran için çektiğimiz banka kredisini ödemedik.”
- “Yine eşe dosta borçlanacağız...”
- “1 Kasım’dan sonra da erken seçim kararı çıkarsa, vekil olacağız diye hepten batmış olacağız.” (Rotahaber)