Antalya'da geçen yıl 3 Eylül'de çıkan fırtınada alabora olup batan tur teknesinde biri yabancı uyruklu iki kadının hayatını kaybetmesi, 38 yolcunun da yaralanmasıyla ilgili Antalya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davaya müştekilerin dinlenilmesiyle devam edildi. Davanın üçüncü duruşmasında tutuksuz yargılanan sanıklardan Aslan Kurt ile Hikmet Kurt ve müştekiler Füsun Kula, Hatice Aydınlık, Ramazan Çelik ve Halil İbrahim Danışan ile tarafların avukatları hazır bulundu. Bir önceki celsede tahliye edilen tekne kaptanı Aydın Topaç ise duruşmaya katılmadı.
Yaşanan facia sırasında hayatını kaybeden iki kadından biri olan Serap Çelik'in yanındaki kuzeni 41 yaşındaki Füsun Kula olay günü yaşadıklarını anlattı. Füsun Kula, ifadesinde şunları söyledi:
“Ben de teknedeydim. Maktul Serap Çelik benim kuzenim olur. Tekrar gemiyle limana dönerken hava kapalıydı. Bize aşağı inmemiz söylendi. Fırtınadan dolayı tekne ilerleyemiyordu. İnsanlarda panik oldu, bağrışmalar başladı. Bir ara şuan huzurda bulunan Aslan Kurt isimli şahıs 'bağırmayın lan' diye insanlara bağırmaya başladı. Herkes çığlık çığlığaydı. Motorda durmuş vaziyetteydi. Her şey havada uçuşuyordu. Hiçbir şey sabit değildi. Sandalye ve masalar her tarafımıza çarptı. Yine sandalye ve masalar ile orada bulunan dolaplardan hiçbiri monteli değildi. Biz kendi yeleklerimizi kendi imkanlarımızla alıp giydik. Kuzenim Serap'a can yeleğini ben vermiştim. Tekne yan yatınca bir daha Serap'ı görmedim. Tahmin ediyorum kafasına bir şey çarptı. O nedenle kendisi kurtulamadı. Beni de orada Halil Uysal isimli bir çocuk kurtardı. Hatta düştükten sonra yardım istememe rağmen şuan huzurda bulunan Aslan hiç tepki dahi vermedi. Şikayetçiyim davaya katılmak istiyorum."
'CAN YELEĞİ DAĞITAN OLMADI'
Olay günü teknede bulunan yolculardan Hatice Aydınlık da “Olay sırasında tekne sahibi Hikmet Kurt gemide yoktu. Ancak o kadar çok darbe aldık ki kimse bize yardım etmedi. İnsanlar birbirini kurtardı. Ben de şikayetçiyim" dedi. Halil İbrahim Danışan ise “Yelekler batarken elimizdeydi. Can havliyle giydik. Bize yelek dağıtan olmadı. Çoğu da bozuk ve kırıktı" diye konuştu.
Suçlamaları kabul etmeyen sanıklardan tekne çalışanı Aslan Kurt, denizde yaralama olmayacağını iddia etti.
Olay sırasında tekdene bulunmayan tekne sahibi Hikmet Kurt'un avukatı Mehmet Ekrem Ergin, “Yeleklerin dağıtılmadığı doğrudur. Teknede 3 personel var. 80 kişiye ayrı ayrı yelek dağıtılmaz. Ayrıca müvekkilim Hikmet Kurt'a konulan yurtdışı çıkış yasağı kaldırılsın" dedi.
Adli kontrolün kaldırılma talebini kabul etmeyen mahkeme eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 13 Eylül'e erteledi.
TEKNE AÇIKTA BATMIŞTI
Kaleiçi'ndeki Yat Limanı'ndan 3 Eylül Cumartesi günü yolcularıyla ayrılan 'Kurt-C' adlı gezinti teknesi, saat 17.00 sıralarında Konyaaltı Plajı açıklarında su almaya başlamış, kuvvetli yağmur ve rüzgarın da etkisiyle yan yatan teknedeki 84 yolcu kurtarılarak Kaleiçi Yat Limanı'na getirilmiş, teknede bulunanlardan Serap Çelik ile Lübnan uyruklu Samira Frayha ise yaşamını yitirmişti.
Mustafa KOZAK/ANTALYA, (DHA)