THY ile 31 Temmuz saat 12.55 Antalya Havalimanı’ndan İstanbul’a gitmek için saat 10.30 da Kemer’den yola çıktık. Kızımı bırakıp, ben döneceğim hava 50 derece arabanın kliması bile fayda etmiyor, birde yolda 70 km kısıtlaması (gerçi bu hız kısıtlamasını ne kamyonlar ne minibüsler ne de arabalar dinlemiyor ya) tam da yangınların başladığı o günlerde yolda belki kontrol vardır düşüncesi ile erken çıkmış bulunduk. Biz vaktimizden önce gittik, kızım içeri girdi bende dönüşe geçtim. Buraya kadar her şey normal. Kemer’e geldim kızım aradı uçakta 20 dakika rötar var dedi eh normal…
Saat 14.00 uçağa aldılar haydi iyi yolculuklar dedim kapattım. Saat 15.15 kızım aradı anne boğuluyoruz uçağın içindeyiz klimalar çalışmıyor apronda bekliyoruz tam bir saattir 6.sıradayız kalkacağız deniliyor ama hiç bir hareket yok ve sorularımıza cevap verende yok!.. Tekrar aradı havalimanına döndük ve uçağı boşaltıyorlar sebep yok tabi var da açıklama yok.!
Uçak büyük herkesi bir otobüse doldurup terminale getiriyorlar. Bu arada pandemi ne oldu? Sosyal mesafe yerlerde, çoluk çocuk sıkıntıdan avaz avaz… Herkes gergin, açıklama yine yok 16.30 deniliyor kalkışa…
Kızım gidiyor görevliye ve uçuştan vazgeçtiğini valizinin kendisine teslim edilmesini söylüyor. Tamam diyorlar uçuş kartını alıyorlar bir 30 dakika sonra valizi bulamadıklarını söylüyorlar iyi peki ne olacak, ama siz uçuştan vaz geçtiniz tekrar size uçuş hakkı veremeyiz diyorlar.
Hayda… Valizi verin yok uçuş kartımı verin yok… Bu arada saat 17.30 İstanbul Havalimanı’nda anlaşmalı bir araba o sıcakta uçağın inişini bekliyor. Ben telefon başında orayı organize etmeye çalışıyorum, bir taraftan da kızımı yatıştırmaya… Neyse anlayışlı bir görevli uçuş kartının verilmesini sağlıyor. Ve bekleyiş devam ediyor…
19.00 olarak uçuş ilan ediliyor gerekçe yine yok!.. İnsanlar gergin telefonların şarjları bitmiş şarj edecek yer yok vs vs… Ve değişen uçağa 18.30 da insanları almaya başlıyorlar !… Acil işi olan, toplantısı olan hiç birini yapamadı bunun mesulu kim? Bir uçak ayarlayıp o insanları 7 saat orada bekletmeyebilirlerdi. Çağ atladık ya ! Nasıl bir çağ atlamaksa bu? Sinirler harap….
Antalya istanbul yolculuğu akşam 20.30 da maceralı bir şekilde bitmiş oldu… THY kutluyorum.! Açıklayıcı bilgilendirmeleri ve yaşattıkları stresli saatler için… Gerçekten çok huzurlu ve stressiz yaşadığımız şu günlerde bu yaşananlar ilaç gibi geldi teşekkürler….
Gündoğmuş Belediye Başkanının sözleri inanılmaz…
Adam akıl tutulması yaşıyor herhalde…! “Öyle evler yapacaklarmış ki, evi yanmayanlar keşke bizim evlerimizde yansaydı” diyeceklermiş… Gerçekten bir belediye başkanının böyle bir açıklama yapmış olduğunu düşünmek istemiyorum ama gel gör ki ülkemde bu zihniyette ve bu açıklamaları yapabilenler yöneticilik yapıyor… Allah ona da yaşatsın, evi barkı, sevdiği canları, yılların birikimi, anıları alevler arasında yok olsun da bakalım ne hissedecek diyeceğim ama… Orada yanan, yok olan, sadece ev mi? Oksijenimiz gitti, doğamız, yeşilimiz gitti, günahsız hayvanlarımız gitti ama kime ne anlatıyorum, keşke ona da bir paket çay atsalarmış da alevlere bakarak çayını içseymiş… Yazık çok yazık…
THK’nun yangın uçağı yok pilotu yok ama müdürü var niye??? Uçaklar hangarda, Tomalar garajda… Alevlerse her bir yanımızda…
Bir neşemiz, gülümsememiz kalmıştı onu da aldılar elimizden. Ağaçlarımız yandı, yeşilliklerin yerine ekilen nefret tohumları sardı dört bir yanımızı… Mutlu musun ey insanoğlu?..
Manavagat “Getirdiğiniz yardımlar değil de erzak verirken çektiğiniz videolar bizi utandırıyor” diyor duyun bunları… Sevabın gizlisi hayırdır, insanların gururları ile oynamayın…
Yangın sıcaklardan çıkmış bunu da söyleyen sayın Soylu… Bizleri çocuk zannetti galiba, artık çocuklar bile inanmıyor böyle yalanlara… Acaba kendi söylediğine kendi inandı mı?
Son olarak da doğanın bizlere verdiği mesajı paylaşıyorum;
Benim adım Doğa. Siz yokken de ben buradaydım, siz yok olunca da burada olacağım. Ben küllerimden doğabilirim. Siz bana acımayın, siz kendinize acıyın…
Sizler çoktan yanmış beyinlerinizle yaşamaya çalışırken, hayatın farkında olmanızı sağlamak için ben buradayım. Değerimi bilemediniz. Ben yanarken keyfine bakanlar, ben yeniden doğarken ölmeye başlamış olacak. Bana acımayın siz kendinize yanan insanlığınıza acıyın.
Ben bir süre burada olmayacağım. Üzerimde yaşayan canlarla beraber gidiyoruz. Döndüğümüzde siz hala ekrana bakarken yıllar geçmiş olacak. Toprağa biraz daha yaklaşmış olacaksınız. Ama siz bana acımayın, yanan beyinlerinize, giden hayatınıza acıyın..
Siz ağaçlar gitti diye üzülmeyin. Bir süreliğine toprak altına girdi tohumlarımız. Biz küllerimizlede doğarız. Siz küle dönmüş hayatlarınıza ses çıkaramayan halinize acıyın…
Hoşçakalın…
Anlayabilene….
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |