Bir çocuğun gözlerinde yaşanan acıyı gördüm. Alnı, yanakları, burnu, minik parmakları dumandan, isten kara olmuş siyaha bulanmıştı. Alevlerin sıcaklığı saçlarının uçlarını yakmıştı. Üstünde giydikleri, giysi olmaktan çıkmıştı.
Yaşar Kemal'in şiirindeki dizeleri anımsadım:
Anlıyorum deme bana
Anlayabilir misin hissettiklerimi?
Bakabilir misin hayata
Benim gözlerimden?
ÇARESİZLİKTE BİR UMUT
Denizde batan bir geminin, bir süre sonra üstünde ağaçlar çıkan fotoğraftaki yaşam mucizesi aklıma geldi. Bu, hayatta her şey olabilir demekti. O yanan ormanları, bu özverili halk yeniden yeşillendirir umudu filizlendi.
İlk kıvılcım çıktığında, yangınlar bir çok yerde başladığında, "ulusal yas" olmasını istedim. O gün, insan kaybımız yoktu. Bugün, 46 ilde 214 orman yangını savaşı verdiğimizi biliyoruz. Şahin Akdemir ilk şehidimiz. 8 insanımızı yangınlarda kaybettik. Dünyamızı paylaştığımız diğer canlarımızı saymıyorum. Ulusal yas yok. Ne yapabilirim? Çaresizim. Çok üzülüyorum.
HAYVANLARIMIZ BİRER CAN
Bodrum'da bir köpek gördüm. Gözlerinden yaşlar akıyor, ağlıyordu...Milas'ta bir köpek, ağzında bir kedi yavrusunu alevlerin arasından çıkarıyordu... Manavgat'ta kuşlar ötüşür, her biri başka bir şarkı söyler, keklikler seker, oynardı...Hisarönü'nde ceylanlar koşar, sıçrardı... Marmaris'te arılar vızıldar, bal yapardı. Şimdi yangından kaçarak şehre sığınan bir domuz sürüsü vardı... Adana'nın Aladağlarında allı morlu, mavili sarılı her çeşit çiçekler büyürdü...Kozan'da uğur böcekleri uçardı.
SUSUZLUK CİĞERLERİ YAKTI
Kelebekler hayattaki bir günlerini bu ormanlarda yaşardı...Ne sincaplar kaldı, ne daldan dala geçtikleri o kalın gövdeli, heybetli ağaçlar...Kertenkeleler yok oldu... Yılanlar yandı, yuvalarına sindi... Kaplumbağalar bir yere kaçamadı... Kuzular yeni doğmuştu, neredeler bilen yok. Koyunlar, keçiler dumandan boğuldu. Oksijensiz havadan inekler zehirlendi.
Yangından kurtulan bir kelebeğin, insanın eline konduğuna tanık oldum. Bir avuçtan kana kana su içti. Bir kaplumbağa uzatılan şişeden suyu öylesine bir çekti ki ciğerinin kavrulduğunu anladım. Bir sincap yavrusu kendini orman işçisinin şefkatli ellerine teslim etmiş, susuzluğunu gideriyordu.
BÖYLE KALLEŞLİK OLMAZ
Bodrum'un tepelerinde dumanlar yükseldiğinde, her yanı alevler sardığında, insanlar çaresiz kaldığında, gözyaşları sel olsa da oraları söndürmeye yetmedi... Yeşil ormanların arasından Marmaris'e inen, o güzelim çamların reçine kokusu, yok oldu. Oralarda şimdi yanık ağaç kokusu var, genizleri yakan, boğucu bir kömür havası solunuyor. Manavgat'ın yüzyıllık eski köyleri, dededen kalan yeni mahalleleri, her biri yandı, bitti, kül oldu. Nasıl ağlamam? Niçin ağlamayalım? Hiç böyle kalleşlik olacağını düşünmedim.
KURTULUŞ SAVAŞI DUYGUSU
Ayaklarının tabanları yananlar bir bezle sarıyor, ön safa koşuyordu. Kürekle, tırmıkla, bir kuru dalla alevleri söndürmeye gidenler yarışıyordu. Kurtuluş Savaşı'ndaki duygu seliyle, traktörlere binenler, ormanın içlerinde itfaiye hortumlarını taşıyordu. Uykusuzluğa iki gün direnen ve yanan otların, sıcak taşların üstünde ya da ayakta uyuklayan görevlilere tanık oldum. Araçların arkasına koydukları bidonla, damacanayla, su depolarıyla helikoptere su taşıyan köylüleri tanıdım. Sırtında, elinde, kolunda hortumları alevlere bir adım olsun yaklaştıran cesur kadınlar vardı.
BİR GÜN HESAP SORARIZ
Bu bela, dört bir yandan geldi. Düşmanlar hücuma geçti. Her birini ortaya çıkaracak gücümüz var. O hainler bulunur cezasını çeker. Elimizin uzanamadığı, gücümüzün yetmediği birileri var ki, onlarla da bir gün, bir şekilde hesaplaşırız.
Komplodur, teoridir, iddiadır bilmem. Uzaydaki uydulardan, "lazer ışınları ile ormanlarımız yakılmış" söylentisi dolanıyor. Yunanistan, İtalya ve daha birçok ülkede ormanları bu şeytanlar yakıyormuş.
O köylerde yaşayan analarımız, dedelerimiz sobaya odun atmadan önce, içinde karınca börtü böcek varsa düşsün, yanmasın diye, yere iki kez vurur öyle yakardı. Anadolu insanımız böylesine cana, canlıya değer verir, can yakmaz, cana saygılıdır.
Yastayız...Nasıl anlatılır başka türlü, bilemedim. Cennet vatanım alev alev... Ciğerimiz yandı...Ağlıyoruz...Yastayız...
YARALARI SARMA ZAMANI
Ninesinin dizinin dibine oturmuş bir çocuk gördüm. İlerideki ateşe bakıyordu. Yaşlı olan geçmişini düşünüyor, genci geleceğin hayalini kuruyor gibi bakıyordu...Biri ömür boyu ormanda yaşamış, hiç böyle yangın afeti görmemişti. Diğeri ilk kez bu kadar çaresizliğe tanık oluyordu.
Gökyüzünde uçaklar, helikopterler belirdi...Havadan sular döküldü... Yağmurlar başladı, alevler söndü... Ve günler süren yangınlar bitti...Yaraları sarma zamanı geldi...
Yine baharlar gelecek. Yaralarımızı birlikte saracağız. Küllerimizden yeniden doğacağız.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
||||||||||||
Koç 21 Mart - 20 Nisan
|
||||||||||||
|
||||||||||||
|
||||||||||||