Kalbi hızlı atanların ölüm riski yüksek. Hayvanlar âleminde de durum aynı. Nabzı 1000 olan küçük dağ faresinin ömrü 2 yılken, nabzı 20 olan balinanın ömrü neredeyse 100 yıl. Biri küçücük, diğeri kocaman; yaşam süreleri çok farklı. Ama hayatları boyunca kalpleri aşağı yukarı aynı sayıda çarpıyor
Geçen hafta çarşamba “Nabızda limit 80 mi olmalı?” başlıklı haber dikkat çekiyordu. New York Times kaynaklı ve 2 bilimsel araştırmaya dayandırılan haberde kalp hızının ne kadar yaşayacağımızı belirlediği işleniyordu. Geçen sene köşemde bu konuya değinmiş olsam da güncelliği nedeniyle o yazıdan alıntılar yaparak tekrar etmenin yararlı olacağını düşündüm.
Hızlı atan kalbin hayra alamet olmadığını gösteren veriler yeni değil. 2000 yılında European Heart Journal’da 2000 yılında yayımlanan, Fransa’da yaklaşık 20 bin kişinin 20 yıldan fazla izlendiği bir araştırmada kalp hızının kaç yıl yaşayacağımızı belirleyen faktörlerden biri olduğu bildirilmişti. Geçen sene Kanada kaynaklı bir çalışmada kalp damar hastası olduğu bilinen veya hasta olma riski yüksek olan 31 bin kişi yaklaşık 5 yıl süreyle izlendi. Kalbi hızlı çarpanların daha erken öldüğü görüldü. Kalbi dakikada 70’in altında atanlar ile 70’in üstünde atanlar arasında ölüm riski açısından belirgin bir fark vardı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletindeki küçük bir şehirde tüm insanlar, 1950’lerin başında kapsamlı bir tıbbi incelemeden geçirildi. O zamandan beri her yıl inceden inceye muayene edilip kayıtları tutuldu. İsmini yapıldığı şehirden alan ve hâlâ devam etmekte olan Framingham çalışmasında 5 bin sağlıklı kişi incelendi.
Yüksek tansiyon, kolesterol, şeker hastalığı, şişmanlık, sigara gibi faktörler hesaba katılarak yapılan istatistik hesapları sonucunda kalp hızının kalp damar sağlığı üstünde belirleyici bir rolü olduğu anlaşıldı.
Son 30 yılda yapılan birçok araştırmadan elde edilen sonuçlar da bu bulguları destekler nitelikte.
Kalbi hızlı atan kolay şişmanlıyor
Araştırmalardan biri, çoğunluğu çiftçi olan Japonlar üstünde yapıldı. 1979’da muayene edilip birçok özellikleri, bu arada nabız sayıları da kaydedilen sağlıklı 600 kişi, 1999 yılında tekrar muayene edildi. 1979’daki muayenede nabzı dakikada 80 veya daha yüksek olanlarda şişmanlığın 2 kattan fazla, şeker hastalığı sıklığının 5 kattan fazla artmış olduğu görüldü.
Benzer verilerin bildirildiği başka çalışmalar olsa da, kalp hızı ile şişmanlık ve diyabet arasındaki ilişkinin bir sebep-sonuç ilişkisi olduğu henüz tam olarak kanıtlanmış değil.
Kalbi hızlı atan hayvan çok yaşamıyor
Kalp hızı ile yaşam süresi ilişkisi insanlara özgü değil. Hayvanlar âleminde de bu ilişkiyi gözlemek mümkün. Genel olarak küçük hayvanların kalbi büyüklerine göre daha hızlı çarpıyor ve ömürleri de o oranda daha kısa oluyor. Örneğin, küçük bir dağ faresinin kalbinin dakikada 1000 kereden fazla çarptığı, ömrünün 2 yılı geçmediği biliniyor. Buna karşılık büyük balinaların kalbi dakikada ortalama 20 atarken ömürleri neredeyse 100 yıl. İki hayvanın boyu, ağırlığı ve yaşam süresi birbirinden çok farklı ama hayatları boyunca kalpleri aşağı yukarı aynı sayıda çarpıyor. Bu kurala tek istisna modern insan. Son yüzyılda tıpta gerçekleşen gelişmeler insan hayatının kalp atım sayısında beklenenden daha uzun olmasını sağladı. Lakin bu durum kalp hızının yaşam süremiz üstündeki belirleyici rolünü gölgelemiyor.
Nabız sayımızı genetik mirasımız mı belirliyor?
Bu sorunun cevabı: bir ölçüde. Nabız sayımızın belirlenmesinde çevresel etkenler de en az kalıtımımız kadar önemli. Kilomuz arttıkça, tansiyonumuz yükseldikçe, şeker hastası olursak kalbimizin hızlandığı biliniyor. Bu hastalıkların bir başka ortak özelliği de insülin direncin artmış olması olması. Birçok bilim insanı kalp hızındaki artışın metabolik sendrom denilen durumun bir parçası olduğunu düşünüyor. Buna karşılık, “Hızlı atan kalp bu hastalıkların oluşmasına katkıda bulunan bir etken değil, hastalığın belirtilerinden biri” diyenler de var. Lakin, eldeki veriler bu görüşü desteklemiyor. Kalp hastalarında ölüm ve kalp krizi riskini artıran tüm etkenler hesaba katıldığında bile yüksek kalp hızının kendi başına belirleyici olduğu görülüyor. Kalp yetersizliği olanlarda, kalp krizi geçirenlerde nabız yavaşlatıldığında ömrün uzadığını gösteren araştırmalar da kalp hızının belirleyici rolünü destekliyor.
Yukarıda söylediklerim, nabız yüksekliği için incelenmiş ve bir neden bulunamamış olanlarla ilgili. Nabzı yüksek bir kişide önce kalbi hızlandıran hastalıkları düşünmemiz gerek. Susuz kalanlarda, kansız olanlarda, solunum güçlüğü çekenlerde kalp, ortaya çıkan yetersizliği telafi etmek için hızlanır. Nabız artışı tiroit hormonunun fazla salınması, ateşli hastalık veya alınan bazı ilaçların sonucu ortaya çıkmış da olabilir. Stres, depresyon, fazla alkol de kalbi hızlandırır. Kilo aldığımızda, tansiyonumuz yükseldiğinde, şeker hastası olursak kalbimiz eskiye göre daha hızlı atar.
Egsersizle kalbimiz hızlanınca ömrümüz kısalmaz mı?
Bu grafik, 25 bin Norveçli kadında kalp hızı arttıkça kalpten ölümlerin arttığını gösteriyor. Bu olumsuz etki egzersiz yapanlarda, hele egzersiz yapan kadınlarda azalıyor. Kalbi hızlı atsa da hareketli bir yaşam sürenlerde risk yarı yarıya azalıyor.
Eminim bu yazımı okuyup “Kalbimizin atım sayısı belliyse, iktisatlı kullanmamız lazım. Egzersiz yapıp kalbimizi hızlandıracağımıza mecbur değilsek yürümeyelim, her fırsatta oturup televizyon seyrederek kalbimizi dinlendirelim” diyenler çıkacaktır. Hatta bu teoriyi kış uykusuna yatan hayvanlardan örnek vererek destekleyenler olacaktır. Yarasaların hepsi kış uykusuna yatmaz. Yatanlar kalp hızlarını dakikada 10’a kadar indirirler. Böylece ömürleri neredeyse 2 kat uzar. Kış uykusuna yatan yarasalar ortalama 39 yıl yaşarken, yatmayanlar -kalp hızı yavaşlamayanlar- ancak 23yıl yaşar. Egzersiz yaptığımız sırada kalbimizin hızlandığı doğru. Ama düzenli olarak egzersiz yapanların kalp hızlarının genel olarak düşük olduğu da doğru. Egzersiz yapanların kısa süre için nabızları yükselse de uzun dönemde toplam kalp atımları daha düşük olur.
İkinci araştırma, egzersizin kalbi hızlı olanlarda ne kadar yararlı olduğunu gösteriyor. Norveç’te 50 bin sağlıklı kişinin ortalama 18 yıl süreyle izlendiği araştırmada, kalbi hızlı atanların kalpten ölüm risklerinin arttığı bir kez daha ortaya çıktı. Bu olumsuz etkinin egzersiz yapanlarda önemli ölçüde azaldığı görüldü. Öyle anlaşılıyor ki, sağlıklı yaşam için her taşın altından çıkan egzersiz, hızlı çarpan kalplerin de panzehri.