Türkiye’de, bu kadar geniş ve büyük nüfusa sahip olmasına karşılık, 29 yaşında seçilmiş bir Belediye Başkanı tarafından yönetilen başka yer yok. Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü bu durumun farkında ve aslında bunu bir avantaj olarak görüyor. Hemen her gün çok geç saatlere kadar çalıştığını, bazen bu çalışmanın gecenin saat 3’üne kadar sürdüğünü ifade ediyor.
Tütüncü’yü çoğu kez bir çarşı-pazarda, bazen kurs gören hanımların arasında, bazen de çocukların mahalle maçlarında görmek kimseyi şaşırtmaz. Başka birçok belediye başkanı gibi, o da masasında oturmayı pek sevmeyenlerden… Zaten bize makamında verdiği randevuya 45 dakika geç gelmesi ve bundan dolayı kibarca özür dilemesi de o kesintisiz koşusundan…
Başkan Tütüncü bugün 32 yaşında ve gençliğin ataklığını olgunluğun aklıyla birleştirmiş izlenimi veriyor. Kepez’deki gelişmeler ve Antalya siyaseti üzerine yaptığımız söyleşide içten davrandı ama politikayı tam kaynağından öğrendiğini de hemen belli etti: Sorulara –kaçak değil ama- genel ifadelerle yanıt verme eğilimindeydi. Yine de geleceği açık görünen bu genç politikacı görüşlerini dolaysız biçimde ve samimiyetle aktardı.
“Kepez’de önceki başkanlar da elbette çok hizmet vermeye çalıştılar. Ancak siz 28 ayda bölgede ciddi bir kabuk değişimini dile getiriyorsunuz.. Kepez’de değişen nedir?” şeklindeki soruyla başladığımız söyleşide, Tütüncü eski başkanları şükranla anıyor ve “samimiyetle ortaya bir şeyler koydular” diyor. Bunun bir bayrak yarışı olduğunu ısrarla vurguladıktan sonra daha önceki hizmetlere ek olarak iki yıldır atılan yeni adımların sonuç vermeye başladığını söylüyor. Başkan Tütüncü, bu arada yaptıkları çalışmaları heyecanla sıralıyor. İlçe içinde yaklaşık 200 kilometre yol yapıldığından başlayarak, meydanlardan, parklardan, caddelerden, yeni sosyal ve kültür merkezlerinden, hem devletin hem özel sektörün yatırımlarından, yeni ticari ve yaşam alanlarından ve daha birçok faaliyetten söz ediyor arka arkaya…
Antalya’da tersine nüfus hareketi başladı
- Kepez hep aşağıya doğru nüfus gönderirdi; gündüz çalışmak, akşam da gerekirse eğlenmek üzere insanlar kıyıya doğru inerdi. Bu ne zaman değişmeye başlayacak?
Bu değişim başladı aslında. Gerçekten de Kepez uyunmak üzere gelinen varoş bir bölge olarak algılanıyordu. Ama artık tersine bir akış, yani aşağıdan yukarıya doğru nüfus hareketi başladı. Mesela; sadece dün akşam Kepez Kent Parkı’na 5 bin giriş yapıldı. Üstelik gece saat üçe hatta sabaha kadar da eğlenmeye devam ediyorlardı. Bu hareket daha da hızlanacak. 5 yıldızlı kültür merkezleri açıyoruz. Birinin inşaatı sürüyor, birinde de proje hazırlıkları yapılıyor. Kent Parkı’nın Meşe Kapısı civarında 2 bin kişilik amfi tiyatro kuracağız. Yine orada 5 kilometre yürüyüş ve benzer sporların yapılacağı özel bir yol yapıyoruz. Varsak’ta devasa boyutta bir spor ve sosyal yaşam mekânı üzerinde çalışıyoruz. Hukuki engeller aşılınca Dokuma arsasına kurulacak yeni yaşam merkezi, Masa Dağı’nda inşası süren geniş bir seyir terası, Kepez’de bugüne kadar olmayan sinema salonları, devletin ve özel girişimin sağlık merkezleri ve bunun gibi daha birçok unsur Kepez’i bir çekim merkezi yapacak. 24 saat hayatın canlı biçimde sürdüğü yer olacak. Kıyıdaki ilçeler büyümesini tamamlamış ama Kepez henüz büyük şansa ve fırsatlara sahip…
Tecrübe her zaman yaşla orantılı değil
- Seçime girdiğinizde partinizin şöyle bir sloganı vardı: “Kepez’e taze kan”. Ama bazıları da “Daha çok genç; Kepez gibi koca bir yerin altından kalkabilecek mi acaba?” diye kuşkuyla yaklaşmıştı. Siz bugün hangi görüşü daha gerçekçi buluyorsunuz?
“Bizim bölgemiz Antalya’nın en problemli bölgesi… Gerek mülkiyet hukuku bakımından gerekse şehirleşmesini yeni yeni yapmakta olan bir ilçe olması, gerekse yılların biriktirdiği sorunların getirdiği cendere bakımından.. Elbette burada belediyecilik yapmak, burada yöneticilik yapmak çok ciddi bir tecrübe istiyordu. Burada işleri gürültüsüz patırtısız götürmek bakımından insanlar genel itibariyle tecrübeli bir belediye başkanı istiyorlardı. Ama aslında bizdeki temel yanılgı şu: İnsanların tecrübelerini hep yaşla doğru orantılarlar. Bir insanın yaşı ne kadar büyükse tecrübelerinin de o kadar büyük olacağına inanırlar. Bu, yerine göre doğrudur belki ama yaşı genç insanların da yaptıkları görevler, geçtikleri yerler açısından büyük tecrübe kazanmış oldukları sonucuna da varabiliriz. Ben seçildiğim zaman 29 yaşındaydım. Ama o zamana kadar Türkiye’de çok az kişiye nasip olacak üst düzey siyasi görevlerde bulundum. Türkiye’nin ve dünyanın nasıl idare edilmekte olduğunu gördüm. Birçok belediyenin nasıl bir çalışma içerisinde olduğunu yakından izleme imkânı buldum. 22 ülkeye gidip oralarda yerel yönetimlerle ilgili çalışmada bulundum. Bunlar benim için çok ciddi kazanımlardı. İstanbul’da hukuk tahsili yaparken de bu konuyla çok ilgiliydim ve o tarihlerden beri hep bir yerel yönetici olmayı istemiştim. Unutulmamalıdır ki, Sayın Başbakanımız 39 yaşında İstanbul’a belediye başkanı olduğu zaman “çok erken yaşta bu göreve geldiniz” diyenlere, “Fatih Sultan İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşındaydı.” cevabını verirdi.
Büyükşehir’e aday olabilir mi?
- Sizin sloganınız: “Kepez Benim Her Şeyim”. Bu sahiplenme cümlesi sonuna kadar sürecek mi, yoksa Hakan Tütüncü kendisi için başka bir gelecek mi kuruyor?
İlkokulu Kepez’de okudum. Orta ve liseyi okurken de Kepez’de oturuyorduk. Çocukluğumdan beri Kepez’le birlikte var oldum. Şehrin problemlerini çözmenin peşindeyiz. Her gün uzun süre, geç saatlere kadar çalışıyoruz. Her an halkla iç içeyiz. Arkadaşlarımızla bazen gece saat 2 veya 3’e kadar çalışıyoruz. Kentin herhangi bir problemini çözmek bizi son derece mutlu ediyor. Aslında halkımıza da aynı sloganı söyletmek istiyoruz. Herkes kentine sahip çıkmalı, kentlilik bilinci kazanmalı. Bu görevden sonra nerede olacağımı bilemem, bunu hiç düşünmem de… Burada daha çok işimiz var. Ne zaman ki halk bizi istemezse, sevimsiz hale gelirsek o zaman halkın sandıktaki kararıyla tabii ki görev sona erer. Ben bu işleri kader-kısmet olarak görürüm. Bugüne kadar kendim herhangi bir görevi istemedim, hiçbir yere kendim aday olmadım. Fakat görev bir şekilde gelip beni buldu. Hayatta tek hedefim oldu hep: Bulunduğum pozisyonda rolümü en iyi şekilde oynayabilmek…
- Kabul ama ayıp değil ki başka görevlere talip olmak. Mesela, Antalya’da gelecekte Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmak gibi bir hedefiniz niçin olmasın?
İnsanların hayatta hedeflerinin olması gerektiğini düşünüyorum. Ama hedefler hiçbir zaman beklenti olmamalı. Beklentiyi hedef yerine koymamalıyız. Bunları birbirine karıştırmamalıyız. Benim beklentim yok. Samimiyetle söylüyorum: Tek bir hedefim var; halkımızın güvenine mazhar olmak ya da bizi seçenlerin güvenine mazhar olmak. Ha, ondan sonrasını da hep hayatın akışına bırakırım. Yarını bilinemeyen yalancı dünyada yaşıyoruz. Bakalım yarın bize ne tür sürprizlerle gelecek, bunları hiç bilemeyiz. Ama şunu da söyleyeyim: Benim hiç dahlim olmadan partimin yetkili kurulları tarafından bu göreve aday edildim. Her şeye hazırlıklı olmamız lazım. Bize düşen, hayatta bazı roller için uygun şartlarla uygun şartlarda karşılaşmak için hazırlıklı olmaktır. Partimizin yetkili kurulları bizim nerede olmamızı isterse biz orada oluruz.
- Siz Kepez’e aday olurken Sayın Başbakan’ın “Hakan git ve orayı kazan!” şeklinde bir talimatı olduğu konuşuluyordu. Bu bir şehir efsanesi değildi galiba… Yine benzer bir talimat olamaz mı?
Batılı bir düşünür, “Uzun süreli planlar, iki yılı aşan planlar tutmaz.” der. Yarına çıkacağımızın garantisinin olmadığı şu dünyada uzun vadeli planlar yapmak benim kitabımda olan şeyler değil. Ben günü dolu dolu yaşamaya gayret ediyorum. Gücüm yettiğince de bu çalışmaları sürdüreceğim. Ve buralardan iz bırakarak geçmek istiyorum. Ve halkımızın gönlünde taht kurmuş, onun takdirini kazanmış olarak… Bundan sonraki hayatım da Kepez’de geçecek. O nedenle güzel izler bırakmak istiyorum burada.
Antalya’nın bakanı Başbakandır
- Antalya büyük bir il; hem nüfus hem de ekonomik hareketlilik yönünden… Böyle bir yerden BAKAN çıkmaz mı, diyor çoğu kimse. Siz de üzüldünüz mü?
Antalya’dan partimiz adına seçilen milletvekillerimizin hepsi de bakanlık yapacak nitelikte ve yetenektedir elbette. Hepsi de bakanlığa yakışır. İnşallah günün birinde onların bakan olmasını ben gönlümden geçiririm. Ama her ile bir bakan verebilecek kadar bakanlık sayısı yok. Bana göre önemli olan hizmetin Antalya’ya gelmesidir. İktidarımız sırasında Antalya’nın bakanı yoktu ama neyi eksik kaldı. Sayın Başbakanımızın çok büyük bir ilgisi oldu. Şu anda Antalya’nın bakanı var. Başbakanımız Antalya’nın bakanıdır bana göre. Daha önce olduğu gibi, şu anda da öyle. Antalya’ya olan ilgisini hâlâ sürdürmekte. Ve çok ciddi hizmet atakları için değerlendirmelerini yapmakta.
- Birçok büyük kentte görüldüğü üzere, Büyükşehir belediyeleriyle alt belediyeler arasında çoğu zaman anlaşmazlıklar, çatışmalar oluyor. Sizin, Başkan Akaydın’la böyle önemli bir sürtüşmeniz yok galiba, en azından duyulmadı. İlişkiniz gayet iyi görünüyor.
Doğru bir algılama. Bu bizim siyasete bakışımızla doğrudan alakalı bir şey. Siyasette hep olumlu cümleler kurmak istiyoruz. Halkımız da bunu bekliyor, siyasette kavgayı hoş görmüyor. Seçilmiş olanlardan beklediği de, “devletin bütün kurum ve organlarıyla el ele vermek suretiyle bizim için hizmet üret” diyor bu halk. Ben zaten etrafıma hep olumlu elektrik vermeye ve olumlu düşünmeye çalışan biriyim. Yaradılıştan gelen böyle bir tabiatım var. Büyükşehir Belediyesiyle kavga etmek değil, mümkün olduğu kadar el ele vererek, gönül gönüle vererek halkımıza hizmet üretmeyi istiyoruz. Bir şey daha söyleyeyim: Yerel yönetimlerde asla ve asla ideolojik yaklaşım olmaz, olamaz, olabilemez… Eğer siyasi bir duruş, politik bir tavır üzerinden gitmek istiyorsanız, yapmanız gereken şey genel siyasete girmektir. Biz yerel yöneticiyiz. Bizim yapmamız gereken halkımızın birini diğerinden ötelemeden, hiç birisini başkasına tercih etmeden, bir hemşeri hukukuyla halkımızın tamamını kucaklayabilmektir. Sayın Başbakanımız da bize hep söylemiştir: “Belediyecilikte, yerel yönetimde ideoloji olmaz.” Bizce yerel yönetimde siyaset sadece seçim kampanyaları döneminde yapılır; daha sonra rozetimizi çıkarırız. Herkesle medeni çerçevede konuşuyoruz ve herkesi seviyoruz. Çünkü samimiyetle bir şeye inanıyoruz: Demokrasilerde kafa sayısınca düşünce, yürek sayısınca da sevgi vardır.
Akaydın Hoca’yla ilişkimiz sevgi ve saygı içindedir. Ama bu bir etki-tepki meselesidir. Siz nasıl davranırsanız, karşıdaki de benzerini yapar.
Erdoğan- Akaydın ilişkisi
- Sayın Başbakan Antalya Büyükşehir’e hâlâ soğuk mu? Hem Başbakan’a hem de Akaydın’a, adeta abi-kardeş ilişkisi gibi yakınlık kurmuş biri diye biliniyorsunuz. Bu soğukluğu ortadan kaldırmada rolünüz olamaz mı? Bir arabulucuk yapmayı düşünür müsünüz?
E tabi, bunlar siyasette güzel olan şeyler.. Olması gereken tavır ve yaklaşımlardır. Tabi her şeyden önce Sayın Başbakanımız Antalya’ya gelirken, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı sıfatıyla geliyor. Gönül arzu eder ki Büyükşehir Belediye Başkanı da onu karşılayanlar arasında olsun. Bunu gönlüm sizin kadar arzu ediyor.
Sayın Başbakanın hayatta en çok kıymet verdiği şey millet iradesidir. Dolayısıyla Sayın Akaydın’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olması karşısında herhangi bir farklı tutum içerisinde olması ya da halkın bu iradesinden hoşnutsuz olması söz konusu değildir. Antalya’ya asla küs değildir. Bütün ilgisi yine Antalya’nın gelişmesi üzerinde. Bunu bizzat ortak çalışmalardan biliyorum. Ama inanıyorum ki bunlar çok daha güzel günlerin müjdecisi olur. Bu konuda üzerimize düşen ne varsa bunu da her zaman, her zeminde, her fırsatta yapmaya hazırım. Eğer talep edilirse, Sayın Akaydın böyle bir talepte bulunursa ben seve seve elimden geleni yaparım. Çünkü el ele verip çalışarak milletin hayır duasını almaktan daha büyük bir devletin olmadığını düşünürüm.