Yazdığım bir önceki köşe yazımın daha mürekkebi kurumadan buyurun yeni bir cinayet daha!..
Gerçekten aynı şeyleri yazmaktan ben yoruldum, kendimi tekrar ediyor gibi hissediyorum. Sanki başka konu yok, ben hep cinayet, şiddet yazıyorum, gibi düşünsem de yok tabi ki öyle değil… Ben de güzellikler yazmak istiyorum, baharı yazmak istiyorum, hanımlarımıza bahar bakımları yazmak istiyorum, havayı,suyu yazmak ekim ayında 41 derece rekorlardayız, deniz mis gibi, girmelere doyulmuyor bunları yazmak istiyorum… Trafiğin yeni belası tornetleri, yani iki tekerlekli elektrikli kaykayların tehlikelerinden bahsetmek istiyorum. Her önüne gelene kiralanan bu iki tekerlekli direksiyonlu kaykaylara tek kişi binilmesi gerekirken, kuralları hiçe sayarak çaprazlama iki kişi ve arada birde çocuk bindirilmesine şahit oluyorum. Birde aşırı hız yaparak yollarda nasıl tehlikeler yarattıklarını, trafik polislerinin umursamaz bakışlarını, onları görmezden gelmelerini, neden bu kadar müsamaha gösterdiklerini anlayamadığımı, yürüyüş yollarında trafiğe kapalı yollarda son hızla cirit atarken, önlerine aniden annesinin elinden kaçan bir çocuk, ya da bir kedi, bir köpek çıkabileceğini düşünmeyen bu densizlere kimsenin dur dememesini ceza neden yazılmadığını sorgulamak istiyorum. Yani aslında yazmak istediğim o kadar çok şey var iken ne yazık ki ben şiddet ve cinayet olaylarına takılıp kalıyorum…
Nasıl duyarsız kalayım da yazmayayım bir öncekinde, sebep ne olursa olsun ölüme değdi mi derken 45 yaşında üç çocuk babası hayatını kaybedip yavrular babasız eşi kocasız kaldı diye üzülürken, dediğim gibi mürekkep kurumadan bir sanatçı kardeşimiz sahnede istek gelen şarkıyı bilmediğini söylediği için iş yerinin kapısında saldırıya uğruyor, şişeler kırılıyor ve kırık şişe ile boğazı kesiliyor. Ve acı son yine babasız kalan yavrular eşsiz kalan bir kadın ve perişan yıkılan bir aile…
Allah belanızı versin… Birde cinayeti işleyenlerin bürokrat olduğu söyleniyor! Tekrar söylüyorum cehennem ateşinde yanın inşallah… Yahu ne demek şarkıyı söylemedi, bilmiyor diye can almak?..
Ne günler yaşıyoruz, inanmak istemiyorum insan hayatının bu kadar ucuz olduğuna…
Yıllarını sahnelerde geçirmiş bir sanatçı olarak söylüyorum, sahnede şarkı söyleyen bizler sizlerin istediği her şarkıyı bilmek zorunda değiliz. Bizlerin belirli bir repertuarı vardır, güncel, onun dışında bilmek zorunda değiliz…
Çok eski yıllarda gazinoların ve gece kulüplerinin en revaçta en popüler olduğu dönemlerde, salona o devrin kabadayıları, mafyaları gelirdi. İnanın hepsi son derece saygılı program izler, hiç bir taşkınlık yapmadan geceyi geçirirlerdi. İnanın onların salonda olmaları bizleri daha rahatlatır, daha güvende hissettirirdi. Keşke şimdi ki bu ne idiğü belirsiz kabadayı bozuntuları onları tanıyıp örnek alsalardı…
İçki şişede durduğu gibi durmuyor ne yazık ki… Ne oldu şimdi? Şarkıyı bilmiyor, okumadı diye can aldınız da başınız göğe mi erdi… Madalya mı taktılar size yoksa daha mı erkek oldunuz. İnanamıyorum, bir müzisyenin suratını keserek öldürenlerden 2’si Çalışma Bakanlığı’nda müfettiş 1’ i de TAİ de mühendismiş… Aklım almıyor, nasıl bir cehenneme döndü bu ülke… Cani bürokratlar…
Onur Şener ‘in kızıyla şarkı söylerken mutlu videoları dolaşıyor sosyal medyada. Ne hakla bu mutluluğu karartınız?
Rabbim; yaşattığınızı yaşamadan sizi bu dünyadan almasın, o yavrunun gülen yüzünü soldurdunuz ya, sırtınızı dayadığınız duvarların altında kalın inşallah, o çocuğun gözyaşlarında boğulun, bedduasında kahrolun…
Nice yüksek okul mezunu genç iş ararken, katillerden biri olan İlker Karakaş’ın (1987 Malatya) 2 suç kaydı var ve Çalışma Bakanlığı, İstanbul grubu iş müfettişliği yapıyor. Uyguladığı şiddette karşı taraftaki iki kişinin sağ eli kesik… Bunlar bakanlıkta çalışıyorlar... Vah vah vah benim ülkeme!.. Kimlerin eline kalmış…
Bu gün bir başka yerde de daire başkanı hakim yıllardır işkence ettiği karısını öldürüp intihar etmiş!..Toplumca çıldırdık… Hakime güvenme, bürokrata güvenme, evladına güvenme, arkadaşına güvenme, peki kime güveneceğiz? Çocuklarımıza, torunlarımıza kime güvenmelerini söyleyeceğiz?
Suç kayıtlarına rağmen nasıl kamuda çalışabildiklerini birileri açıklasın… O güvendikleri cezasızlık zırhı Onur Şener’i hayattan koparttı. Kendilerini herkesin sahibi sanan suçlulara ve vicdan yoksullarına rağmen yaşamaya çalışıyoruz ne acı…
Onur Şener toprağa verildi arkasında gözü yaşlı eş bir yavru, yıkık ana baba bırakarak gitti…Peki şimdi ne olacak olaya karışan 2 kişi adli kontrolle serbest kalmış bile, diğer üçü şimdilik tutuklanmış..
Kim oldukları, görevleri ve konumları gözetilmeksizin en ağır ceza ile cezalandırılmaları en büyük dileğim ve bu konuda adalete güvenmek istiyorum… Onur’un onuru, kanı yerde, o yavrunun gözyaşları gözünde kalmasın… Acısı bir ömür yüreğinde olacak nasılsa… Çocuklarımıza gökyüzü mavisi gibi bir dünya bırakmak onların hayallerini karartmamak dileği ile Onur kardeşime rahmet diliyorum..
“Unutma her açtığın yaradan, hesap soracak Yaradan”
Ne güzel bir söz; zalim olmak için Firavun olmaya gerek yok. Zalim kimi zaman koca, kimi zaman hoca, kimi zaman da evlat olabilir…
“Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacaktır.”
Hz Ali
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|