Sinema sanat olduğu kadar ticari bir olay, seyirciye ulaşarak, gişe de yapacak ki bir sonraki filme yapımcı yönetmen devam etsin" dedi.
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) tarafından düzenlenen 50'nci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Türkan Şoray başkanlığındaki Ulusal Jürisi basın toplantısı düzenlendi. Şoray başkanlığındaki jürinin diğer üyeleri yönetmen Reis Çelik ve Ümit Ünal, yapımcı Şükrü Avşar, oyuncu Mahir Günşiray, Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı Prof. Dr. Feride Çiçekoğlu, sinema yazarı Burçak Evren ve CNN Türk Programlar Koordinatörü ve gazeteci Aslı Öymen, opera sanatçısı Rahman Altın ve görüntü yönetmeni Zekeriya Kurtuluş, Su Otel'de düzenlenen basın toplantısında hazır bulundu. Toplantıya Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Mustafa Akaydın da katıldı.
ÖZGÜN BİR SİNEMA YARATILDI
Ulusal Jüri Başkanı Türkan Şoray, jürinin onurlu bir görev üstlendiğini belirterek, "Ben bunun sorumluluğunu çok yürükten hissediyorum. Jürimizde sinema bilgisi, kültürü ve birikimiyle o kadar değerli arkadaşlarım var ki hep birlikte izleyeceğimiz filmleri en iyi şekilde değerlendireceğimize inanıyorum" diye konuştu.
Seçimde zorlanacaklarını kaydeden Türkan Şoray, Türk sinemasının çok güzel yerlere geldiğini, özgün, bireysel, farklı bir sinemanın genç sinemacılar tarafından oluşturulduğunu söyledi. Jüri Başkanı Şoray, basın toplantısında şunları söyledi:
"Festival yeni sinemacılarının önünün açma adına çok önemli. Bu yıl da hep yeni sinemacılar, ilk filmlerini yapan sinemacılar yarışacak. Fakat ödül alan kazanan filmlerin önünü açmak, ödül kazandıktan sonra seyirciye ulaşması çok önemli. Maalesef ki festivallerde kazanan filmlere bakıyoruz seyirciye ulaşamıyor. Sinema sanat olduğu kadar ticari bir olay, seyirciye ulaşacak, gişe de yapacak ki bir sonraki filme yapımcı yönetmen devam etsin. Ödül kazanan filmler 200 sinemada oynamalı gerekirse ama böyle bir şansları olduğunu zannetmiyoruz. İnşallah giderek buna da bir çare bulunacak. Çok güzel filmler izliyoruz. Şimdiye kadar izlediğimiz filmlerin hepsi güzel, seçmekte zorlanacağız herhalde."
ŞORAY KANUNLARI
Türkan Şoray, filmleri izlerken hangi kriterlerin kendisi için öncelik olduğuna ilişkin bir soruya ise önceliğin hikaye ve yönetmenin bu hikayeyi nasıl anlattığı olduğunu söyledi. Şoray, "Bir konuyu herkes çok farklı anlatır. Bize tadı nasıl geçti, beni ne kadar etkilediğiği önemli. Ondan sonra herhalde genel görseli, müziği ışığı herhalde kriter olacak" dedi.
Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray, şimdi jüri başkanı olarak yer aldığı festivalde oyuncu olarak hiç haksızlığa uğrayıp uğramadığına ilişin bir soruya ise "Uğramışımdır ama jürinin kararlarına saygı duymak lazım. Oyuncu olarak hepimizin içinden geçmiştir, yönetmeni, görüntü yönetmeni başka oyuncuları herkes ödül alırken siz dışarıda kaldığınız zaman 'Acaba ödül alacak kadar iyi oynadım mı oynamadım mı?' bütün oyuncuların içinden geçer" şeklinde konuştu. Şoray, bunu hissettiği filmin hangisi olduğunu açıklamadı, "Umutlar tükenmiyor. Şimdi jürideyim ama seneye bir filmimle katılacağım. Değerlendirmeyi heyecanla bekleyeceğim" dedi.
BAKANLIĞIN YANLIŞ DESTEK POLİTİKASI
Jüri Üyesi yapımcı Şükrü Avşar da Türkan Şoray'ın festival filmleri ve gişe üzerinden yaptığı değerlendirmeye farklı bir noktadan yaklaştı. Avşar, "Bu duruma gelmesinin nedeni Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın filmlere destek politikasıdır" dedi. Bakanlığın çok sayıda çok küçük maddi destekler sağladığını kaydeden yapımcı Avşar, nitelikli filmlerin daha büyük bütçelerle desteklenmesini önerdi. Şükrü Avşar, "200 bin TL para veriyor, 'Buyur buradan film yap' diyor. Sinema gönül işi ama maddi bütçesi olması gerekiyor. 200 bin TL ile film yapılırsa maalesef olamıyor" dedi. Avşar, desteklerin en az 750 bin veya 1 milyon TL'nin altında olmaması gerektiğini savunurken, şunları söyledi:
"Daha az ama daha iyi filmlere destek verilebilir. Filmi yapacak insanın parsı yok zaten. 200 bin TL'ye filmi yapmaya çalışıyor. 4 duvar arasında geçen bir filmin, yarım saat yürüyen bir adamı çekmenin bir anlamı yok. 42 yıldır bu işin içerisindeyim. Yüzlerce ithal ettim, yüzlerce çektim. Ya düzgün bir para verin ya da yapılan filmlere destek verin. Film yapılsın gelsin sonra destek verilsin. Bu da olabilir. Türk sinemasına Kültür ve Turizm Bakanlığı destek olamıyor. Yıllardan beri destek alan filmler sinemaya ters olarak geldi. Ya iş yapmadı ya da sinemayı aşağıya indirdi."
Şükrü Avşar, Altın Portakal'ın 10 yarışma filminden 350 bin TL'lik 'En İyi Film Ödülü' alamayacak diğer 9 filmin de festival filmi ve gişe ikileminde zarar edeceği öngörüsünde bulundu. O filmlerin yönetmenleri ve yapımcıları açısından daha zor bir dönemin başlayacağını kaydeden Avşar, "Bir daha film yapması uzun zaman alacaktır. Tekrar toparlanması yeni film yapması uzun zaman alacaktır" dedi.
'RECEP İVEDİK KLASİKLAR ARASINA GİREBİLİR'
Yönetmen Reis Çelik, festivallerin, sinemanın ve sanatın her zaman politikacılarla ters düştüğünü kaydetti. Türkiye'nin kültür varlığını ayağa kaldıran, yaşatan festivallere politika dışında bakılması gerektiğini kaydeden Reis Çelik, "Bir türlü bu aksi durumundan kurtaramıyoruz" dedi. 85 yıllık cumhuriyet tarihinde sinemanın yargılandığını ve sansürlere uğradığını kaydeden Çelik, "Modern bir devlet olma aşamasına geldiğimizde destekleyelim kavramı gelişmiştir. Destekleme kanunu eksikleriyle birlikte çıktı, sinema desteklenmeye başlandı" diye konuştu.
Desteklerin korku filmlerinden çocuk filmlerine ve en radikal siyasi anlatılara sahip filmlere kadar geniş bir yelpazede yapıldığını kaydeden Çelik, "Sinemanın, sanatın politikacın dibinde, parmağın ucunda olması gerekiyor ki bağımsız olsun kendi başına yürüyebilsin" dedi.
Yönetmen Çelik, gişenin bir filmin iyi olduğuna ilişkin önemli bir veri olmadığını da belirterek yönetmenliğini yaptığı Lal Gece'nin 35'nci uluslararası ödülünü alırken, Türkiye gişesinin 16 bin 800 civarında kaldığını belirttti. Çelik, "Çok yerdiğimiz Recep İvedik belki dünya klasikleri arasına girebilir" dedi.
ALTIN PORTAKAL YÖNETMELİĞİ DEĞİŞEBİLİR
Oyuncu Mahir Günşıray, Türk sinemasının son dönemde geldiği noktada bir sorun sineması oluşmaya başladığını kaydetti. Sürekli siyaset ve maddi sorunlarla boğuşulduğu bir dönemde sanattan konuşmanın zorlaştığını kaydeden Günşıray, "Filmlerdeki tarzı olumlu buluyorum. İçlerinde çok oyuncu üstüne, yönetmen üstüne odaklı filmler olması farklılıklar gösteriyor" dedi. Mahir Günşıray, Antalya Altın Portakal Film Festivali yarışma filmleri için getirilen yurt içinde başka bir festivalin yarışma kategorinde yer almamış olma şartının ise kaldırılması gerektiğini savundu, "Kaç film yapılıyor kaç tane de festival var" dedi.
GEZİ'NİN RUHU SİNEMADA
Prof. Dr. Feride Çiçekoğlu, Taksim Gezi Parkı direnişinin filmlere yansımasına ilişkin bir soruya ise "Mutlulukla çapulculuğu üstlendikleri bu filmlerine yansıyor. Taraf olmak, toplu halde hareket etme alışkanlığından çıkan kendisi için karar veren yeni bir kuşak geliyor. Kısa filmlerde çok güzel çapulcu filmleri izleyeceğiz bu süreç içinde ve sonrasında uzun metrajlı filmlere de yansıyacaktır" diye konuştu.
DESTEK AZALDI
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Mustafa Akaydın da basın toplantısında bir soru üzerine festivale 2008 yılında 7 milyon 700 bin TL devlet katkısının festivalin 50'nci yılında 250 bin TL'ye indiğini söyledi. Yine 2008'de 28 milyon TL'ye mal olan festivalin kendi dönemde 5- 6 milyon TL arasında mal olmaya başladığını kaydeden Başkan Akaydın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da bir aksilik olmadığı takdirde 11 Ekim'de gerçekleştirilecek ödül törenine katılacağını söyledi.
ŞORAY: VELİAHTIM YOK
Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Jüri Başkanı Türkan Şoray, jüri üyeleriyle gerçekleştirdiği basın toplantısının ardından yabancı basın mensuplarının ilgi odağı oldu. Ukraynalı gazeteciler Şoray'a, Sophia Loren'e benzetilmesini nasıl yorumladığı sordu. Türk sinemasının Sultanı, "Ben Türkiye'nin Türkan'ıyım" şeklinde yanıtladı ve "Benim için Türk insanın kalbinde Türkan olmak yeterli. Ben de Türkiye'nin Türkan'ıyım. Türk seyircisinin Türkan'ıyım" dedi.
Sorularına "Hakiki Türkan Şoray'a yakın karakter var mı, veliahtınız kim?" diyerek devam eden yabancı basın mensuplarına Şoray, "Ben varım hepsinde. Ben veliaht sözüne karşıyım, rahatsız ediyor. Her sanatçının seyirci kalbindeki yeri ayrıdır. Veliaht demek, onu çıkardı diğerini koydu demektir" diye karşılık verdi.
Türk sinemasının sorunlarından birisinin de star çıkaramamak olduğunu kaydeden Şoray, şöyle konuştu:
"Yıllar önce sinema hakimken, televizyon yokken, Yeşilçam'ın en önemli işlevi star yetiştirmekti. Halkın sevdiği isimler yaratıldı, halk bizleri star yaptı. Ama artık sinema dönemi bitti, televizyon hakim. Televizyonlar sürekli star üretiyor. Ama televizyonlar sürekli star da tüketiyor, ne kadar kalıcı bilemiyorum. Onlar da emek veriyor. Ağır koşullarda çalışıyorlar. Zaten emek verilerek ortaya çıkan değer önemli. Hakkıyla tanınıyorlar ve ön plana çıkıyorlar."
Emre BAYLAN/ ANTALYA, (DHA)