Bizim mesleğin ayıplı halleri...

CNN Türk, NTV, A Haber, Habertürk, aklınıza gelen bilumum TV’lere çıkan gazeteciler, siyasi parti temsilcilerine taş çıkartan bir duruş sergiliyorlar.

Programı yöneten karşısındaki gazeteciye soruyor; ‘Siz bu konuda ne düşüyorsunuz?’…

Adam gazeteci değil partinin sözcüsü sanki…

Şöyle cevap veriyor;

“Ak Parti’nin bu memlekete hizmetleri ortada… Bizim bu yaptıklarımız, yapacaklarımızın da teminatıdır. CHP ne yapmış, siz onu sorgulayın…”

Programı yöneten bu kez karşı taraftaki gazeteciye dönüyor;

“Size sataşma var. Bakın CHP ne yapmış diyor?”

O da, “Bana ne CHP’nin ne yaptığından, ben gazeteciyim” demiyor, başlıyor Ak Parti’yi eleştirmeye, CHP’yi övmeye…

TV ekranlarında kim siyasetçi, kim gazeteci, kim Ak Partili, kim CHP’li, kim MHP’li birbirine karışmış vaziyette…

İyi Partili demiyorum, çünkü daha piyasada İyi Partili gazeteci yok.

Peki, oralarda durum bu, bizim buralarda nasıl?..

Antalya cenahında da aynı… Fark eden bir şey yok…

Bir bayan gazeteci, yanında kanatlı köfte seven gazeteci ile birlikte bir siyasi partinin, ‘Aday olma’ denilerek bir anlamda kızağa çekilen eski il başkanını ziyarete gidiyor.

Gider tabi ki…

Gitmesine bir şey dediğim yok.

Ama, Twitter’den paylaştığı fotoğrafın altına şunu yazıyor gazeteci hanımefendi;

“Değerli abim, .. parti Antalya eski il başkanını ziyarete gittik. Gazeteci dostlar ve değerli abim ile…”

Böyle devam ediyor attığı tweet…

“Değerli bacım” sana bir meslek büyüğü olarak tavsiyem şudur; Bir siyasiye, “Değerli”, “Abi”, “Canım”, “Ciğerim”, “Büyük insan” diye hitap etmemelisin. ‘Yok, istediğim gibi ederim’ diyorsan, gazetede yazdıkların da bir kıymeti harbiyesi yoktur benim gözümde…

Bir başka gazeteci, aldığı bir duyumu gazetesine yazacağına Facebook’tan paylaşıyor:

“Genel merkezden biraz önce aldığım bilgiye göre; Cumhurbaşkanı adayımız Muharrem İnce”…

“Adayımız” diyor…

Kime duyuruyor bunu?..

Kapalı bir gruba veya partililere falan değil…

Yazdığı gazetenin okurlarının da arasında olduğu Facebook’taki takipçilerine...

Başka bir misal;

Muharrem İnce adaylığını açıklıyor, Antalyalı bir başka gazeteci facebook’tan hemen döşeniyor;

“Bir partide genel başkan değil de milletvekilini cumhurbaşkanı adayı gösteriliyorsa?”

Kendince eleştiriyor yani…

Öbür gazeteci de ona cevap veriyor:

“İyi de, Abdullah Gül de cumhurbaşkanı adayı gösterildiğinde genel başkan değildi.”

Bir başka Antalyalı yazar daha da ileri gidiyor.

Kılıçdaroğlu için ‘diktatör’ diyor.

Öbürü durur mu, ‘Asıl diktatörü söyleyeceğim de, içeri alırlar beni’ diyebiliyor sadece...

Bir beriki, Kılıçdaroğlu için, ‘Bir oturuşta 40 yalan söylüyor’  iddiasında bulunuyor.

Tabi cevap hemen karşıt gazeteciden geliyor; ‘Yalan, dolan bizde değil sizde’…

Objektiflik, gazeteciliğin etik kuralları, tarafsızlık hak getire…

Daha ortada yerel seçimler yokken durum böyle…

Şu seçim geçsin, yerel seçimin olacağı o günler yaklaşsın, asıl gümbürtü o zaman kopacak.

Ortada gazeteciden ziyade kalemlerini kılıç gibi çekmiş, saflarını belirlemiş siyasi kalemşörler göreceğiz.

Sabahattin Ali’nin yazdığı bir sözden yola çıkarak size bir tavsiyede bulunayım.

Ne diyor şair;

Görmek istersen denizi,
Yukarıya çevir yüzü;
Deniz gibidir gökyüzü,
Aldırma gönül aldırma…

Bende sizlere diyorum ki, ne zaman görmek isterseniz doğru, tarafsız, objektif bir haberi, Gün Haber’e çevirin yüzünüzü…

Bu kısa reklamdan sonra, bir notu daha paylaşıp kapatayım konuyu…

Son bir ayda, twitter’de, facebook’ta sahte isimlerle açılan hesaplar arttı.

Troller ha bire arkadaşlık istekleri gönderiyor veya seni arkadaş olarak ekliyor.

Bunlar Antalyalı yerli troller…

Çünkü, eklenenlere bakıyorum, hepsi Antalya’dan…

Yakında kime çakacaklarını ve kimi okşayacaklarını göreceğiz.

İşte o zaman maskeleri düşer, kimin trolleri oldukları ortaya çıkar.