Şöyle başlayalım. Altı yıl önce, 14 Ağustos 2018‘de İtalya'nın liman kenti Cenova'daki Morandi Köprüsü çöktüğünde büyük şok yaşanmıştı. Almanya’daki sohbetlerde ‘Bu bizim başımıza gelebilir mi? Düşünülemez bile‘ gibi sözler ediliyordu. Ne kadar yanlış bir ifade! On gün önce Dresden'deki köprü çöktü. (foto) Şans eseri kimse yaralanmadı. Dresden'deki kısmen çökmüş bir köprü, Almanya'daki kamu altyapısının durumunun üzücü bir sembolü haline geldi. Zengin ülke Almanya‘nın dokusunun çökmekte olduğunu ortaya koydu.
* * * *
Almanya geçen hafta çarşamba sabahı uyandığı görüntü tarihe geçecek: Almanya'nın altyapısı bir ikilemle karşı karşıya: harap köprülerden kullanılmayan demiryollarına kadar. Peki bu durumun arkasında ne var? Almanya, harabe gezen turistlerin yeni hedefi mi olacak? Mühendisliğiyle gurur duyan zengin bir sanayi ülkesi için bu çöküş ne anlama geliyor? Neyse ki kısmen çöken köprü Doğu Almanya döneminde inşa edilip 1971‘de işletmeye açılmış. Çökmüş köprünün yenilenmesi 2025 için planlanmış.
* * * *
Almanya'da otoyol ağında (otoyollar ve federal otoyollar) 40 binden fazla köprü, belediyelerde 60 binden fazla köprü ve 25 binden fazla demiryolu köprüsü varmış. Ulaştırma Bakanlığı'na ait Karayolu Araştırma Enstitüsü'nün açıkladığına göre, Mart 2024'te otoyollardaki 40 bin köprünün neredeyse beşte biri kötü durumdaymış. Yüzde 4'ü yetersizmiş. Bu altyapı uluslararası sıralamalarda konum avantajı olarak değil, Almanya için konum dezavantajı olarak görülen bir faktör haline gelmiş.
* * * *
Soru şu. İş bu noktaya nasıl gelmiş? Güvenilir, sağlam ve dayanıklı çalışan kalite. Bu, Almanya'nın uzun yıllar yurtdışındaki imajıydı. Thyssenkrupp‘un eski CEO’su, bir zamanlar mühendisliği "derin bir Alman mesleği" olarak tanımlamıştı. ‘Hayatı titizlikle, ve bazen de belli bir şüphecilikle yaşamak “Cermen” özelliğidir‘ demişti. Kendisi de Dr. Ing. yani doktoralı mühendis olan CEO, 2010‘da "Mühendis Olmak İçin 55 Neden" başlıklı kitabında "Yalnızca var olandan şüphe duyanlar yeni bir şey arama gücünü toplayabilir" diye yazmıştı.
* * * *
Bunları anlayabilmek için sorulması gereken şudur: Alman modeli neden şimdi çöküyor? Hammadde fakiri Alman ekonomik mucizesinin çekirdeğinin sanayi olduğuna herkes hemfikir. Avrupa ekonomisinin itici gücü olduğu, diğer ülkelerin Alman sanayi grupları ve orta ölçekli işletmeler karışımına hayranlıkla baktığı zamanlar artık geçmişte mi kaldı. Bilemiyorum ama durum kasvetli görünüyor sanki. IMF, yaptırım altındaki Rusya bile ekonomik büyürken Almanya'nın ekonomisi küçülen tek sanayi ülkesi olacağını öngörüyor.
* * * *
Kime sorsanız ‘Almanya’nın refahı insanların sıkı çalışmasına ve yaratıcılığına borçlu‘ der. Cevap doğru. Ekonomik mucizenin ilk kıvılcımını Ludwig Erhard sağladı. Bu cevap da doğru. Ama sadece bu kadar mı? Bir süre önce bir Alman meslektaşımla sohbet ederken ona da sordum. Şöyle dedi. ‘Refahımız çalışmanın ve yaratıcılığın yanısıra üç emperyal güçle yakından ilgili‘. Devam etti. 1950'den sonra ABD sermayesi Almanya’ya aktı. Sovyetler Birliği, daha sonra Rusya Federasyonu, ucuz enerji sağladı. 2021'de ucuz gazın yüzde 65'ten fazlası Rusya'dan geldi.
* * * *
Komünist Parti lideri Deng Xiaoping'in 1979-1997 arasında reform politikası başlatmasıyla Çin, Alman ihracat endüstrisinin yeni satış alanı haline geldi. 1970'li yıllardan bu yana neredeyse hiçbir ülke Alman sanayi ürünlerini bu kadar almamıştı. yalnızca 2010 ile 2022 yılları arasında Çin'e değeri bir trilyon Euro‘yu aşan ihracat yapıldı; Bundan özellikle kimya endüstrisi ile makine ve tesis mühendisliği yararlandı. VW, zirve noktasında tüm otomobillerinin yüzde 40'ından fazlasını Çin‘de sattı.
* * * *
Şimdi? Bu üç ortaklık şu anda dağılıyor ve yerine başka bir şey gelmiyor. Refahı sağlayan formül yok. Almanya artık hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar için “tercih edilen bir ortak” değil. Rusya'dan ucuz gaz sevkiyatı sona erdi. Yeni Çin artık kendini dünyanın en güçlü ihracat gücü olarak görüyor. AB'den Çin'e giden her konteynere karşılık 3,5 konteyner Çin’den Avrupa'ya geliyor. Refah formülü artık çalışmıyor ve maalesef yeni bir formül de aranmıyor. Meslektaşımın söylediklerine hak vermemek elde değil. Alman modeli çöküyor mu yoksa çoktan çöktü mü acaba?