Her yazımda belirtiyorum. Bağımlılıkla mücadele sadece adli tedbirlerle olmuyor. Elbette Polis torbacılara yönelik operasyon yapacak, nefes aldırmayacak, adalete teslim edecek. Fakat bu illetle mücadelede en önemli sacayağı ‘güçlü aile, güçlü toplum’ 1991 yılından bu yana görev yaptığım teşkilatta kendi gözlemlerime dayanarak söylüyorum.
Yüzlerce operasyona, sorguya katıldım.’Bağımlılık Danışmanı’ eğitimi aldım. Bu uğurda 4 kitap çalışması gerçekleştirdim. Adliyede yüzlerce duruşmaya katıldım. Katılıyorum. Bilirkişilik görevinde bulundum. Siz madde ile mücadeleyi aileye indirgemezseniz öze inemezsiniz.
Bireyi, insanı merkeze koymadan çözüm olmaz. Çünkü bu işin sadece adli, idari yönü yoktur. Birçok yönü ile ele alınmalıdır. Kaç yaşında olursa olsun, bireyi, evinden dışarıya iten faktörler mevcut olduğu sürece riskler artacaktır. Bu bir yazıda açıklanabilecek bir mevzu değildir.
Eskişehir’de son 4 gün içerisinde çoğunluğu 18 yaşın altında olan 65 kişinin kullandıkları uyuşturucu madde nedeniyle rahatsızlanarak hastanelere kaldırıldığı, 1 kişinin ise evde ölü bulunduğu açıklanmış. Eskişehir’de Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü öğrencisi 20 yaşındaki R. C. B bir arkadaşının evinde ölü bulunmuş. B.’nin bonzai adlı sentetik uyuşturucu madde kullanması sonucunda yaşamını yitirdiği belirtilmiş. Okulların tatile girmesiyle birlikte uyuşturucu madde kullanımında artışın olduğu kaydedilmiş.
İkinci ölüm vakası Düzce’de. Hakan Soratoğlu 16 yaşındaydı. Parkta ölü bulundu. Sabah saatlerinde, parktaki merdivenlerde yatan kişiyi gören vatandaşlar 112 Acil’i aramışlar. Olay yerine gelen ekip, yerde yatan gence uzun süre kalp masajı yapmış. Gencin hayatını kaybettiği belirlenirken, polis incelemelerde bulunmuş. 16 yaşındaki Hakan Soratoğlu’nun gece bir grup arkadaşıyla birlikte parka gelerek oturduğu belirlenmiş. Uyuşturucu kullandığı için öldüğü tahmin edilen Hakan Soratoğlu’nun cezaevinden yeni çıktığı tespit edilmiş. Gencin ailesi ise cenazeyi almayacaklarını açıklamış.
Bu iki ölüm olayı bir haftada medyaya yansıyan tarafı. Bir de hastanelerin acil servislere kalp krizi şeklinde intikal eden vakalar var ki, kayıtlara kalp krizi şeklinde yansıyor. Tüm dünyanın başına bela olan uyuşturucuyla mücadele, ihmale gelmeyecek kadar ciddi bir iştir. Kimyasal ya da diğer bağımlılık yapıcı maddelerle mücadele etmek sadece kanun koymakla, Polisiye tedbirlerle olmuyormuş.
Demek ki, lüks otellerde kongre yapmakla, şuralar gerçekleştirmekle uyuşturucuyla mücadele olmuyor. Alınan tüm tedbirlere rağmen, bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımındaki artış ürkütüyor. Bu acı tespiti ne yazık ki ben söylemiyorum. Medya takip ve analiz hizmeti sunan bir şirket, yaptığı çalışmayı kamuoyu ile paylaşmış. Araştırmaya göre; yazılı basında yayınlanan asayiş haberlerinde bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 15’lik bir artış olduğu belirlenirken, uyuşturucu konusunun ilk sırayı aldığı ortaya çıkmış.
Gazete sayfalarında en çok uyuşturucu, yolsuzluk, hırsızlık, cinayet ve kaçakçılık konularının öne çıktığı saptanmış. Ulusal, bölgesel ve yerel 2 bini aşkın gazete ve derginin incelendiği araştırmada, Ocak ayından bu yana narkotik ve uyuşturucu bağlantılı haberlerin 32 bin 360’ya ulaşarak birinci sırayı aldığı, Bonzai’nin 3 bin 851 haberle başı çektiği uyuşturucu haberlerinde eroin, kokain ve tiner başlıklarının öne çıktığı tespit edilmiş.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün düzenli olarak yayımladığı faaliyet raporu da ürkütücü bilgiler ortaya koyuyor. Rapora göre cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin sayısı 151 bin 47 kişiye ulaşmış. Bu rakamla cezaevleri, Cumhuriyet tarihinin en büyük doluluk oranına ulaşmış durumda. Son dönemde uyuşturucu, bireysel silahlarla işlenen suçlar, hırsızlık, yankesicilik, sahtecilik, fuhuş, dolandırıcılık gibi suçlarda büyük artış yaşanıyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, cezaevlerinde yatanların ‘suç profili’ni de çıkarmış.
Suç profili araştırmasına göre, en yaygın üç suç ‘uyuşturucu, hırsızlık ve adam öldürmek’.177’si çocuk 26 bin 906 kişi uyuşturucu suçundan suçlu bulunmuş. Vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Kirli para uğruna çoluk çocuk demeden herkesi zehirleyen insanların varlığı utancımızdır. Toplumun sosyal dokusuna inmek gerek. İnmeden olmaz. Birilerinin ölümünden beslenen insanlar olduğu sürece bu tablo değişmeyecektir. Zira anne ve babaların dökülen gözyaşları her geçen gün artıyor.
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |